THBB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Işık, Beton Kalıp ve İskele Teknolojileri Dergisi’ne 2020 yılı değerlendirmelerinde bulundu. Covid-19 pandemisi nedeniyle dünya ve Türkiye ekonomisinde yaşanan gelişmelerden inşaat ve hazır beton sektörlerinin de etkilendiğini belirten Işık, 6 çeyrektir süren daralmanın pandeminin etkisi ile hızlandığının altını çizdi. 2021 yılı kış aylarının sektör için oldukça zor geçebileceğini vurgulayan Yavuz Işık, gerekli politika ve desteklerle hükümetin süreci yönetmesini beklendiklerini söyledi. “
Türkiye Hazır Beton Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Işık, İnşaat ve beton sektörlerinin 2020 yılı değerlendirmesini yaptı. Covid-19 pandemisinin yalnızca Türkiye’de değil tüm dünyada, önce sağlıkta başlayıp devamında sosyal yaşamı da tepetaklak ettiğini belirten Işık, pandeminin ekonomilerin de korkulu rüyası hâline geldiğini vurguladı. Pandemi nedeniyle insanların zorumlu harcamalar haricinde tüketiminin azaldığını ifade eden Işıkü “Önce finansal piyasaları vuran pandemi, dışarı çıkamayan ve ekonomik yaşama entegre olamayan insanların tüketim taleplerinin, zorunlu harcamalar dışında durma noktasına gelmesi ile reel sektörü de ciddi şekilde etkilemeye başladı. Tüm dünyada alınan ekonomik tedbirler bir yandan talebi canlandırmaya yönelik gelir transferi şeklinde olurken aynı zamanda pandemiden en fazla etkilenen sektörlerden başlamak üzere kısa vadeli birtakım tedbirlerin uygulanmasına neden oldu” dedi. 2021 yılı kış aylarının da zor geçeceğini belirten Işık, bu süreci atlatmak için hükumetten destek beklediklerini vurguladı.
“En kapsamlı önlem kısa çalışma ödeneği”
Türkiye’de kısa çalışma ödeneği, firmalara sağlanan likidite noktasında en kapsamlı önlem olduğunu ifade eden Yavuz Işık, “Ekonomi yönetimi tarafından ilk açıklanan “Ekonomik İstikrar Kalkanı” ile alınan tedbirlerin işletmeleri ayakta tutmaya yönelik olarak “arz yönlü” olduğu görülüyor. Devamında Merkez Bankasının likiditeye yönelik kararları ile para piyasalarına yönelik düzenlemeler uygulamaya konuldu. Ekonomi yönetimi tarafından salgının başlangıç döneminde alınan tedbirlerden bir diğeri de, ekonomik olarak virüsten ilk aşamada olumsuz etkilenmesi beklenen sektörlerin vergi ve sosyal güvenlik yükümlülükleri yönüyle mücbir sebep kapsamına alınması oldu” şeklinde ifade etti.
Virüs öncesi ve sonrası iki ayrı dönem
Tüm bu tedbirlere rağmen yılın ikinci çeyreğinde Türkiye ekonomisi %10’a yakın daraldığının altını çizen Işık, “Dünya ve Türkiye ekonomisindeki gelişmelerden inşaat ve hazır beton sektörleri de etkilendi. Hazır beton ve inşaat sektörünün durumunun virüs öncesi ve sonrası olmak üzere iki ayrı dönem olarak ele alınması gerekmektedir ki sektörün genel durumu net bir şekilde anlaşılabilsin. Pandemi öncesinde 6 çeyrektir daralan bir inşaat sektörü ile karşı karşıyaydık. Hazır beton da, bu tablonun dışında kalmamış ve virüs öncesi dönemdeki son 18 ay boyunca süregelen bir geriye gidişe maruz kaldı” dedi.
11 Mart’ta ilk vakaların ülkemizde görülmeye başlanması ile birlikte ekonomi genelindeki pek çok sektörde görülen faaliyetlerin “bıçak gibi kesilmesi” inşaat ve hazır betonda mart ayında yaşanmadığını belirten Yavuz Işık, Müteahhitlerin mart ayında son bir güçle inşaatlarını tamamlamak için çaba sarf ettiği için beton kullanımında geçici bir yükseliş yaşandığını belirtti. Ancak zaten 18 aydır daralan sektörde yaşanan 20 günlük bu hareketin hiçbir etkisi olmadı.
“Nisan ve mayıs aylarında sektördeki daralma belirginleşti”
Nisan ve mayıs aylarında sektördeki daralmanın belirginleştiğini ifade eden Işık, “THBB olarak her ay hazırladığımız Hazır Beton Endeksi sonuçlarına göre nisan ayında bir önceki aya göre sektör genelinde ciddi bir üretim azalması yaşandı. T.C Merkez Bankası’nın mart ayı verilerine göre en düşük 3. kapasite kullanım oranına sahip olan sektörde nisan ayı itibarıyla daralma netleşti. Hem çimentonun hem de hazır betonun kapasite kullanım oranlarında nisan ayında, hem bir önceki aya göre hem de geçen yılın aynı ayına göre gerileme yaşanmıştır. Pandemi öncesi dönemdeki son 18 ay boyunca süregelen geriye gidiş pandemi ile birlikte hızlandı” şeklinde konuştu.
Normalleşme adımları ile süreç tersine döndü
Haziran ayı ile birlikte ise süreç tersine döndü. Haziran ayında PMI yani Satın Alma Yöneticileri Endeksi 53,9’a yükselerek eşik değer olan 50’nin üzerine çıkıp COVID-19 öncesi düzeyine dönmüş ve son 28 ayın en yüksek değerine ulaştığını belirten Yavuz Işık, “Tüketici güven endeksi de haziran ayında ciddi bir yükseliş gösterdi. Normalleşme adımları ve sonrasında faiz indirimi ekonomide canlanmayı başlatmıştı. Mayıs ayında 50.936 olan konut satış rakamı haziranda 190 bin ile zirve yaptı. İpotekli konut satışları %1286 artış göstermiş, temmuzda 229 bin konut satışı gerçekleşirken ağustosta bu rakam 170 bin oldu” ifadelerini kullandı.
“2021 başında ekonomik aktivitede önemli bir yavaşlama kaçınılmaz”
Temmuz-ağustos-eylül döneminde yani 3. çeyrekte ekonominin toparlanmasına imkân tanıyan düşük faiz, sonrasında tersine bir rotaya geçtiğini vurgulayan Yavuz Işık, “Faizin mevcut düzeyinin yetersiz olduğunu düşünen piyasa beklentisine paralel olarak kur yükselmeye devam etti. Son olarak kasım ayında Para Politikası Kurulu toplantısından beklentilere paralel olarak 475 baz puanlık artırım kararı çıkmıştır ki bunun sonucunda 4 ayda faiz 7,5 puan artış göstermiş, diğer bir ifade ile temmuz ortasına göre %100’lük bir artış gerçekleşti. Tüm bu gelişmeler sonrasında Türkiye ekonomisi pandemiye rağmen hâlen yoluna devam ediyor. Ne var ki düşük faiz ve kurun etkisinin ortadan kalkması sonrasında bu performansını devam ettirmesi olası görülmemektedir. Özellikle 2021 başında ekonomik aktivitede önemli bir yavaşlama kaçınılmaz olarak karşımıza çıkacak” şeklinde belirtti.
2021 kış ayları en çok zorlanacağımız aylar olacağını ve bu dönemde hükûmetin politika ve desteklerle süreci yönetmesi gerektiğinin altını çizen Yavuz Işık, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Yalnızca belirli sektörlere odaklanarak değil bütüncül modellerle ekonominin desteklenmesi gerekiyor. Hâlen konut satış rakamları ekonomideki hareketliliğe işaret ediyor. Ekim ayında 120 bine yakın konutun satışı gerçekleşti. Bu rakamın içerisinde ipotekli ilk el konut satışları yalnızca 8 bindir ki bu oran bile yüksek faizin Türkiye ekonomisi açısından ne kadar engel olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Yılın ilk 10 ayında konut satışlarındaki %27’lik artış, inşaat ve ona girdi sağlayan imalat sanayi sektörlerinin nefes almasını sağlamıştır. Ancak sürdürülebilir bir model çerçevesinde ekonomimizin dengeli ve tüm kesimleri kapsayan bir büyüme modeli ile yoluna devam etmesi gerekiyor.
Bunun için makro ekonomik istikrar ve aynı zamanda güvenilir ve öngörülebilir bir piyasa yapısının oluşturulması gerekmektedir. Bu sayede hem yatırımcılara hem de tüketicilere güven ortamı tesis edilecek”
“İnşaat sektörü diğer sektörlere kıyasla daha kırılgan”
İnşaat sektörünün diğer sektörlere kıyasla kırılganlığının çok daha yüksek bir sektör olduğunu ifade eden Işık, “Faiz haddine duyarlılığı nedeniyle diğer sektörlerden çok daha hızlı şekilde makro değişkenlerden etkilenmekte ve etkilenme süresi diğer sektörlere kıyasla daha yüksek. Özellikle faiz düzeyinin yükseldiği önümüzdeki dönemde konut talebine olan ilgi azalacak. Ancak diğer taraftan deprem kuşağı üzerindeki ülkemizin konut stokunun yenilenmesi gerekiyor ki bu süreçte hükûmetin önümüzdeki dönemde aktif bir politika izlemesi bekleniyor. Uzun vadede inşaat sektörü büyüme rotasına devam edecek olmakla beraber özellikle pandemi döneminde yani kısa vadede inşaatın Türkiye ekonomisi genelinden pozitif ayrışarak olumlu bir tablo çizmesi beklenemeyecek” diyerek sözlerini sonlandırdı.